www.birdelikizinturkusu.blogspot.com

bir deli kızın türküsü

  Bu sabah Beykoz sahil sosyal tesislerine gittik. Öncelikle deniz kenarındaki bu muhteşem manzaralı mekana nasıl gidilebileceğini anlatmak istiyorum. Biz Pendikten yola çıktık ve E-5 üzerinden Bostancı istikametinde ilerledik. İçerenköy Carrefoursa'yı geçtikten sonra hemen F.S.M.- Ankara- Edirne sapağından saptık ve köprüden önceki son çıkış olan Kavacık- Beykoz- Riva sapağı ile köprü yolundan ayrıldık.Biraz ilerledikten sonra Beykoz sosyal tesisleri sapağından(sağ taraf) saptık. Dikkat edilmesi gereken nokta, yanlışlıkla Beykoz Koru Sosyal Tesisleri sapağına sapmamak. Yol boyunca Beykoz Sosyal Tesisleri tabelalarını takip ettik. En son Beykoz- Paşabahçe sapağına sapıp ilerleyince yol sizi sosyal tesislerin yol ayrımına kadar götürüyor.
  Sosyal tesisler, deniz kenarında kurulmuş olan bir restaurant ve kafeteryadan oluşuyor. Kahvaltı restaurantta veriliyor. Tabakta gelen kahvaltının bedeli kişi başı 10 TL. Sabah 08:30-09:00 saatlerinde başlayan servis 23:00' e kadar sürüyor. Yemeğinizi banttan gelen müzik eşliğinde yiyorsunuz ve ödemenizi kredi kartıyla yapabiliyorsunuz. Ayrıca aracınızı tesisin bahçesinde yer alan otoparka ücretsiz bırakabiliyorsunuz. Gitmek isteyenler için adresi; Çubuklu Caddesi Hayal Kahvesi Yanı Burunbahçe- Beykoz. Telefon numarası ise; 0216 444 10 34.
  Biz gayet tecrübeli ve kibar personeller tarafından karşılandık.Cam kenarında bir yere oturduk ve çok şükür ki bebek için mama sandalyesi de vardı. Kahvaltı fix menü olarak tabakta geldi. İsterseniz, ekstra olacak şekilde kahvaltı tabağı dışında da yiyecek siparişi verebiliyorsunuz.(omlet gibi)
  Yemeğimizi müzik eşliğinde, penceremizin yanından geçen karabataklar ve denizde süzülen gemiler eşliğinde yedik. Hava puslu olmasaydı manzara eminim ki çok daha muhteşem olacaktı. Ama inanın bu manzara bile yetti. Çok keyifli bir sabah geçirdik. Bu keyfi sizin de yaşamanız için, kesinlikle görmeniz gereken bir mekan olduğunu belirtmek isterim.





Comments: (0)
Herbirimiz başka şehirlerde yaşıyoruz. Kimimiz doğuda, kimimiz batıda, kimimiz kuzeyde, kimimiz güneyde. Hergün işe, okula veya bir dost sohbetine, bir ziyarete gidiyoruz. Aynı kaldırımlarda yürüyor, aynı evleri görüyor, aynı sokaklarda geziyoruz. Sanki her günümüz aynı geçiyor. Güneş sanki hergün aynı saatte doğup, aynı saatte batıyor. Bazı şeyleri görmüyor, göremiyor, farkedemiyoruz. Başımızı kaldırıp bakmıyoruz.
Oysa etrafımızda tarihin, doğanın izleri, hayatları, yaşanmışlıkları var. Kimi yerlerde hanlar, saraylar,kaleler; kimi  yerlerde nehirler, dereler, göller var. Kimi yerlerde tarihi tiyatrolar, kuleler kimi yerlerde şelaleler, ormanlar var.Başımızı kaldırıp baktığımızda, doğanın ve tarihin bize sunduğu nice güzellikler var. Biz bunları göremiyor ya da görmezden geliyoruz.

Hiç sordunuz mu kendinize, yaşadığım şehirde yıllara meydan okuyan tarihi yerleri gördüm mü diye? Hiç merak edip buraları ziyaret ettiniz mi? Yüzlerce yıl yaşamış, padişahlar, savaşlar görmüş o kulenin, sarayın taşlarına ya da ağacın gövdesine dokunup yüzyıllar öncesini hissettiniz mi içinizde?
Oysa ki görmeliyiz, bilmeliyiz, hissetmeliyiz. Onlar bizim hazinelerimiz. Her hafta sonu aynı karmaşanın içindeki alışveriş merkezinde sersemleyen biz, aslında bir korunun bahçesinde, bir gölün kenarında, bir sarayın içinde arındırırız ruhumuzu, öğrenir ve besleriz özümüzü.

beylerbeyi13




Comments: (0)
Çamlıca, Boğaziçi ve Marmara Denizi'ne nazır iki önemli tepenin bulunduğu en önemli mesire yerlerinden biri. Yüzyıllardan bu yana eteklerini mesken tutan insanları zirvesine davet eden dünya başkenti İstanbul'un en güzel, en yüksek ve en cazip mekanlarından biri olan Çamlıca "Büyük Çamlıca" ve "Küçük Çamlıca" olmak üzere ikiye ayrılır. Büyük Çamlıca deniz seviyesinden 267 metre yüksekliktedir. Büyük Çamlıca Tepesi'nde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çamlıca Sosyal Tesisleri, köşkleri, çeşmeleri, çay bahçeleri, tarihi anıt ağaçları, restaurantları, yürüyüş parkurları, rengarenk çiçekleri, muhteşem bitki örtüsü ve tarihsel atmosferiyle herkesin büyük ilgisini çekmektedir.Ayrıca göçmen kuşların en net ve en uzun süreli olarak gözetlenebildiği tek yer Çamlıca tepesidir. Dünyanın farklı ülkelerinden kuş gözlemcileri Eylül ve Ekim aylarında Çamlıca tepesine gelir ve kuşları izlerler.
Biz de bugün eşim ve kızımla beraber burayı ziyaret ettik. Hava biraz puslu ve soğuktu, bu nedenle eşsiz manzaranın nimetlerinden tam anlamıyla faydalanamadık ama yine de muhteşem bir atmosfer ve muhteşem bir mekan görme fırsatımız oldu.
Sosyal tesislerde gayet misafirperver bir şekilde karşılandık. Ortamın güzelliği bizim gibi birçok kişiyi etkilemiş olmalı ki,kalabalıktan zor yer bulabildik. Masaların üzerlerine kocaman pirinç tepsiler koymuşlardı. Bu tepsilerin içinde yemeğinizi yiyorsunuz. Biz kahvaltı ettik. Ve gayet güzel bir kahvaltı oldu.


 Restaurantın içinde, duvarlarda taştan çeşmeler vardı.Muhteşem avizeler ve süslemeler vardı. Kısacası çok otantik bir mekandı.
Bahçe de çok güzeldi. Hava soğuk olmasaydı Aleyna'nın(kızım) dolaşması ve koşuşturması için de çok uygun bir ortam olacaktı:)
Güzel bir yemek, muhteşem bir manzara ve mis gibi bir hava için mutlaka gidilmesi gereken bir yer olduğunu bilmenizi isterim.