www.birdelikizinturkusu.blogspot.com

bir deli kızın türküsü

Malzemeler:
1 su bardağı süt (ben cam şişede satılan günlük sütlerden kullanıyorum.)
1 tepeleme tatlı kaşığı yoğurt
Cezve
Kapaklı cam kavanoz
Örtü
Not: Oğlumun beslenmesinde gerekli olan bardak, cezve, kavanoz, kaşık, biberon gibi mutfak gereçlerini kullanmadan önce, sadece onun kullanımına ayırdığım sünger ve beyaz sabunla yıkıyorum. Bu sünger ve beyaz sabunu da ayrı bir sabunlukta tutuyorum.Kızımda da öyle yapmıştım.

Yapılışı:
Süt cezveye alınır ve kaynatılır. (Açık satılan sütlerden kullanılıyorsa süt kaynadıktan sonra kaymağı delinip kısık ateşte 10 dk. daha kaynatılmalı. Günlük süt kullanıyorsanız süt kaynayıp kabarınca ocak kapatılabilir.) Kaynayınca, nihalenin üzerindeki cam kavanoza dökülür. (Ben nihalenin üzerine ütülü mutfak havlusunu iki kat yapıp koydum.Ondan sonra kavanozu yerleştirdim. Kavanozun altı da sıcak kalsın diye. Ama kavanoz yamuk durmamalı.)Süt, küçük parmağın 7 saniye kadar dayanabileceği sıcaklığa geldiğinde; (tabii elinizi iyice yıkamış olmalısınız. Mümkünse beyaz sabunla.) sütün birazı bardağa alınır ve içine tahta kaşıkla 1 tepeleme tatlı kaşığı yoğurt eklenir. Yoğurt sütün içinde ezilir ve pürüzsüz hale getirilerek kavanozdaki sütün üzerine dökülür. (Kavanoz ağzına kadar doldurulmaz. 3-4 cm. boşluk kalmalı kapakla sütün arasında.)Tahta kaşıkla bir kez yavaşça karıştırılır. Kavanozun üzerine bir parça kağıt havlu iki kere katlanıp örtülür ve bunun üzeri de streç filmle kapatılır ya da kavanozun kapağı kapatılır.(Süt kapaktan 3-4 cm. aşağıda olduğu için kağıt havluya değmez.) Üzeri, yanları örtülerle 3-4 kat sarılır. Hiç kıpırdatmadan 6-7 saat bu şekilde bekletilir. (Akşam yaptığımda 9 saat beklettiğim de oluyor.) Daha sonra kavanoz örtülerin içinden alınır, yavaşça kağıt havlu çıkarılır ve tekrar kapak kapatılır, çok sarsmadan buzdolabına koyulur. En az 3-4 saat bekletilir. 8-10 saat dokunmazsanız daha iyi oluyor. Yoğurdunuz en fazla 5-6 gün dayanır ama bebeğiniz için hergün ya da gün aşırı yapmanız daha sağlıklı olur. Yoğurttan biraz ayırırsanız bir sonraki yoğurt için maya olarak kullanabilirsiniz. Mayanızı en fazla 4-5 mayalamadan sonra yenilemelisiniz.Bu arada, süt ve mayayı aynı oranda arttırarak kendiniz için de yoğurt mayalayabilirsiniz. Afiyet bal şeker olsun.



Aleyna doğduktan sonra özel bir hastanedeki bir çocuk doktorunun takibi altında ilerledik. Doktorumuz bize, ek gıdalara geçmeden önce dikkat edilmesi gerekenlerin ve çeşitli bilgilerin yer aldığı yazı ve broşürler vermişti. Bu bilgiler o dönemde çok işime yaramıştı. Ahmet Emir ek gıdalara başlamadan önce de yine bu yazıları inceledim.Konuyla ilgili yeni bilgiler de toplamaya çalıştım. Size de yardımcı olacağını düşündüğüm bu bilgileri paylaşmak istiyorum...

Ek Gıdaya Geçiş

4. ve 6. ay arasında, bebekler çok hızlı büyüdüğünden tek besin kaynağı olarak süt artık bebek için yeterli olmayabilir ve genellikle ek gıdaya bu dönemde başlanır ancak doktorunuza danışmadan ek gıdaya geçmemeniz bebeğiniz için en iyisidir. 

Ek besinlere başlandığında nelere dikkat edilmeli?
• Ek besinlere başlama zamanı 4.-6. aylar arasında olmalı ve mutlaka doktora danışılarak belirlenmelidir.
• Yeni gıdalar bebeğe tek tek ve azar azar verilmelidir. İlk gün sadece bir kaşık verilerek başlanır. Miktar zamanla arttırılır. Bebeğin ek gıdaya başladığı ilk aylar, ek gıdanın miktarı en fazla 1 çay bardağına kadar arttırılır.
• Bebek yeni besinlerle tanıştırılırken 4 gün kuralı uygulanmalıdır.4 gün kuralı bebeğinizin sindirim problemlerini veya nelere alerjisi olduğunu belirlemek için kullanabileceğiniz basit bir stratejidir. Bebeğinizi ilk defa bir gıda ile tanıştıracaksanız takip eden 4 gün boyunca başka yeni bir besin sunmayın, çünkü alerjik reaksiyonlar genellikle çabuk(gıdayı yemesini takip eden 30 dk. içinde) ortaya çıkmakla beraber, nadiren de olsa bu süre 3-4 günü bulabilir. Sindirim problemleri de yine birkaç gün içerisinde kendini belli eder. Sadece bir yeni ürüne 4 gün bağlı kalmak, bebeğinizin bu yeni gıdaya alışmasını sağlarken, alerjisi olup olmadığını veya sindirim sorunlarına yol açıp açmadığını anlamanızı sağlar. Sorunu çabuk fark etmeniz, neden olan gıdayı bulmak için birkaç deneme yapmanız gerekliliğini ortadan kaldırır.
(Eğer bebeğe yeni verilen besin bebekte herhangi bir soruna sebep olmuyorsa, verilen yeni besinin miktarı hergün biraz daha arttırılır. Eğer 4 gün kuralını uyguladığınızda alerjik bir durumla karşılaşırsanız , bu gıdayı vermeyi hemen kesip mutlaka çocuk doktorunuza danışın. Döküntü, kızarıklık, kaşıntı, pişik ve ishal alerjik durumların ipucu olabilir.
Eğer bebeğinize 6. aydan önce ek gıda vermeye başladıysanız, 4 gün kuralının 7 güne çıkarılması tavsiye edilir. Bunun sebebi, bazı uzmanların daha küçük bebeklerde alerjik reaksiyonların ve sindirim problemlerinin ortaya çıkma süresinin daha uzun olabileceğini düşünmektedirler.)
• İlk kez verilecek gıdalar bebek açken, annenin ve bebeğin yorgun olmadığı bir zamanda denenmelidir. 
• Bu dönemde daha sulu ve yumuşak kıvamlı gıdalardan, daha yoğun ve parçacıklı gıdalara aşamalı olarak geçilmelidir.(Doktorunuzun belirttiği mevsim meyvelerini bebeğinize kabuksuz olarak cam rendeden geçirerek vermelisiniz. Sebze ve meyveleri blendırdan geçirmek, bebeğin pütürlü besinlere alışamamasına sebep olacağından blendır kullanılmamalıdır.)
• Kaşığa koyulan bir parça mama bebeğin dudaklarına değdirilir, mamayı emdiğini göreceksiniz. Kaşığı fazla sokarsanız bebeğiniz öğürebilir. 
• Bebek yeni gıdaya başladığında tadını değişik bulup reddedebilir. Bebek istemezse zorlanmamalı, 1-2 hafta aradan sonra aynı gıda tekrar denenmelidir.
• Ne kadar yiyeceği bebeğe bırakılmalıdır, yemek istemediği takdirde ısrar edilmemelidir.
• Yutmasını kolaylaştırmak ve gıdanın akciğere kaçmasını engellemek için ek gıdalar bebek dik pozisyondayken ya da mama sandalyesine oturtularak beslenmelidir.
• Meyve püreleri taze olarak hazırlanıp verilmeli, sebze çorbası veya püresi ise buzdolabında 24 saatten fazla bekletilmemelidir.






Ahmet Emir 5 aylık oldu ve tabii ki  5.ay kontrolü için doktora götürdük. Rota virüs aşısının tekrarı yapıldı. (17 Nisan)
Ve doktorumuz,(anne sütüyle beraber mama da aldığı için) Ahmet Emir'in artık ek gıdalara başlası gerektiğini belirtti. Aleynayı ilk 6 ay sadece anne sütüyle beslemiştim. Sütüm çok boldu. Ama maalesef Ahmet Emir'e ilk 6 ay sadece anne sütü vermem mümkün olmadı. Sütüm yetmediği için (doktorumuzun bilgisi dahilinde) mama da vermek zorunda kaldım. Durum böyle olunca doktorumuz, artık Ahmet Emir'in ek gıdaya başlamasının en doğrusu olacağını belirtti. Ben 6. aya kadar bekleme taraftarıydım ama aile hekimimizle de görüştüm. O da aynı şeyi söyleyince, eşimle beraber Ahmet Emir'in 5. ayda ek gıdaya başlamasının daha doğru olacağına karar verdik. Aleyna'nın ek gıdaya geçiş notları, doktorumuzun verdiği bilgiler vardı. Ben de bir ön çalışma yaptım. Aile hekimimizle de çalışmamın üzerinde çalıştık. Ve 26 Nisan pazar günü, evde hazırladığım yoğurt ve sebze çorbasıyla Ahmet Emir'i ek gıdalara başlattık. Ancak Ahmet Emir yoğurdu pek sevmedi. Aleynayı ek gıdalara meyve rendesi ve sebze çorbasıyla başlatmıştık. 4 Mayıs'tan sonra yoğurt yerine elma rendesi vermeye başladık. Hoşuna gitti. Bu nedenle size başlangıç olarak meyve rendeli menüyü yazıyorum.
Ve işte Ahmet Emir'in günlük menüsü:(5. Ay Bebek Beslenmesi-Ek Gıdaya Geçiş)
Sabah uyanınca: Anne sütü (Yetmediği durumlarda ,doktorun bilgisi dahilinde, bebek sütü. Biz  Ahmet Emir'e Similac 1 bebek sütü veriyoruz.)(~150-180 ml.)
Kuşluk(Saat 10:00) Cam rendede kabuğu soyularak rendelenmiş meyve (İlk gün 1 kaşıkla başlanır. Gün geçtikçe bebeği zorlamadan miktar arttırılır. Maksimum 1 çay bardağı verilebilir. Ben elma rendesi ile başladım. Daha sonra armut, şeftali de vereceğim.)
Öğle:(Saat 12:00-13:00)Anne sütü(Yetmediği durumlarda doktorun bilgisi dahilinde, bebek sütü)(~150-180 ml.)
İkindi(Saat 15:30-16:00) Sebze çorbası (İlk gün 1 kaşıkla başlanır. Gün geçtikçe bebeği zorlamadan miktar arttırılır. Maksimum 1 çay bardağı verilebilir. Gaz yapabileceği için geç vakte bırakmamakta fayda var.)
Akşam(18:30-19:00) Anne sütü (Yetmediği durumlarda, doktorun bilgisi dahilinde, bebek sütü)(~ 150-180 ml.)
Gece(21:00): Anne sütü (Yetmediği durumlarda, doktorun bilgisi dahilinde,  bebek sütü) (~ 150-180 ml.)
Gece uyandığında: Anne sütü(Yetmediği durumlarda, doktorun bilgisi dahilinde, bebek sütü)(~150-180 ml.)
Tabii ki meyve rendesi ve sebze çorbasını az aldığı bu başlangıç günlerinde, bebeğin aç kalmaması için, ek gıdadan sonra anne sütü (yetmediği durumlarda, doktorun bilgisi dahilinde, bebek sütü) veriyorum. Ek gıdaları yaklaşık bu saatlerde veriyorum. Öğünler kesin olarak bu saatlerde verilecek diye bir şart yok.  Bebeğin uyuması, acıkması ya da tok olması nedeniyle yemek istememesi durumunda saatler değişebilir veya öğünlerin sayısı değişebilir. Ama mümkün olduğunca bir düzen oluşturmak hem bebek, hem sizin için çok faydalı olacaktır.
Bunlar bizim Ahmet Emir için uyguladıklarımız.  Her bebek kendine özgüdür ve bebeği en iyi anlayan annesidir.Bu nedenle, doktorunuzun bilgisi ve yönlendirmesi dahilinde bebeğinize uygun olan en doğru kararı vermeniz dileğiyle...







Bugün, Aleynanın gittiği anaokuluna, T.C. Sağlık Bakanlığı, İstanbul Halk Sağlığı Müdürlüğünden gelip bilgilendirme yapmışlar ve broşür dağıtmışlar. Çok güzel bilgiler içeren bu broşürü sizlerle de paylaşmak istiyorum.








Rabbim seni nazarlardan esirgesin iyi kalpli meleğim!

    Dün Aleyna'mın sayısız 'en güzel' günlerinden biriydi. :-)
 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı'nı anaokulunda kutlayacaklardı. Sabah mutlulukla uyanıp kıyafetlerini giydi.(Kızlar gösteride çiftetelli oynayacaklardı.:-))  Sevinç içinde okuluna gitti.
 Kendi çocukluğumu hatırladım. 23 Nisan Çocuk Şenliğini, Trt1 'de Halit Kıvanç'ın sunumuyla izlemek bizim için en büyük eğlenceydi. Okula başlayıncaya kadar 23 Nisan'ın eğlencesi sadece bu olarak kaldı bizim için. Okula başlayınca,(devlet okulu tabii) okulda yapılan törenler bu eğlenceye eşlik etti. 'Tören ve kutlama' mantığı tabii ki çok güzeldi ama inadına soğuk olan o günde, iki saat şiir ve konuşma dinlemek, hem de ayakta, ne kadar eğlenceliydi, orası tartışılırdı. Şimdiki çocuklar bu açıdan gerçekten çok şanslı. Eğlenceyi izlemekle kalmıyorlar, eğlencenin içinde oluyorlar.:-) Zaten bayram onların bayramı. Doya doya eğlenmek de onların en doğal hakkı.
 Aleyna akşam eve geldiğinde çok mutluydu. Okullarına 'Pamuk Prenses' gelmiş.:-)  Onun ve arkadaşlarının yüzlerini boyamış. Kızlar çiftetelli oynamış. Erkekler efe olup oynamışlar. Yemişler, içmişler. Fotoğraf çektirmişler. Yani çoooook eğlenmişler. Sayısız en güzel gününe bir gün daha eklendiği için ben de çok mutlu oldum. :-)
Bu vesileyle, bütün çocukların ve içindeki çocuğu kaybetmemiş büyüklerin:-)  23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramını kutluyorum...


Comments: (0)

 Bu aralar hakkında çok konuşulan bir vitamin var: D vitamini. Uzmanlar, vücutta d vitamini eksik olduğunda ; vücut ağrılarına(hatta kemiklerim bile ağrıyor tabirine sebep olacak kadar), aşırı yorgunluğa, halsizliğe, bağışıklık sisteminin zayıflaması nedeniyle sık hastalanıldığını belirtiliyor.
  Benim bu konuya ilgim ise şu şekilde başladı. Maalesef, hamileliğimde ve doğum yaptıktan  sonra pek Güneş yüzü görmemiştim. Vücudum, sırtım her tarafım çok ağrıyordu ve çok yorgundum. Kadın doğum doktorum ve aile hekimim vücudumdaki d vitamini seviyesini hiç kontrol etmemişti. Sağlık ocaklarında zaten bu tahlil yapılmıyordu. Merak ettim, araştırdım ve özel bir laboratuara giderek bu tahlili yaptırdım. 16,5 çıktı. D vitamini eksikliği vardı. Aile hekimim d vitamini serumlarına başlattı. Ayda bir kez, serum ekmek üzerine dökülüyor. Ve bu ekmeği yediğinizde de d vitamininizi almış oluyorsunuz. 3 aydır kullanıyorum. Aile hekimim, d vitamini serumlarını bir, iki ay daha kullanacağımı söyledi. Şikayetlerim hafifledi. (Bu arada, bebeklere de doğumdan yaklaşık iki hafta sonra d vitamini verilmeye başlanıyor. Bu vitamin onların dışardan alması zorunlu tek vitamin. Ahmet Emir'e önce günde 3 damla verilmişti. Şimdi 5 aylık ve günde 4 damlaya çıkartıldı.)
  Peki bu d vitamini tam olarak nedir ve ve ne işe yarıyor, öğrendiklerimi sizinle de paylaşmak istiyorum.

  D vitamini başta kemikler olmak üzere vücudumuzun pek çok yerinde önemli görevleri olan bir vitamindir.
D vitamini eksikliği veya yetersizliği erişkinlerde Osteomalazi ve çocuklarda Raşitizm denilen hastalığa neden olur.
 D vitamini eksikliğini önlemek için yeterli güneş maruziyeti ve D vitamini içeren gıdaların tüketimi önemlidir. Tüm önlemlere karşın D vitamini eksikliği birçok ülkede, özellikle yaşlılarda önemli sağlık sorunlarına yol açmaktadır.
  D Vitamini Nedir?
D vitamini vücutta önemli görevleri olan yağda çözünen bir vitamindir.
Diyetle alınan kalsiyum ve fosforun bağırsaklardan emilmesini sağlar.
Kemik erimesine yol açan bir hormon olan, paratiroid hormonun salgılanmasını önler.
Vücutta kalsiyum ve fosfor dengesini sağlar, kemik ve kasların sağlığı için gereklidir.
Bağışıklık sistemine olumlu etkiler yapar.
Hipertansiyon, kalp hastalıkları, bazı kanser ve otoimmün hastalıklara karşı koruyucudur.
  D Vitaminin Doğal Kaynakları
D vitamini, güneş ışınları etkisiyle deride oluşur. Günlük D vitamini gereksinimi; kollar, bacaklar ve yüzün 20 dakika gün ışığına maruz kalmasıyla karşılanabilir. Gerekli güneş ışığı miktarı, kişini yaşı, deri rengi, maruziyet süresi ve varsa diğer tıbbi sorunlara göre değişir.
D vitaminin deride yapımı, yaşla giderek azalır. Deri rengi koyu olan kişilerde, yeterli D vitamininin deride oluşması için, özellikle kış aylarında uzun süreli gün ışığına gereksinim vardır. Güneş koruyucular (faktör 20 ve fazlası) kullananlarda deride D vitamini oluşamaz.
D vitaminin diğer önemli kaynağı gıdalardır. Bazı gıdalarda D vitamini doğal olarak bulunur (yağlı balıklar, balık yağı, yumurta…).Tereyağ, süt, yulaf, tatlı patates, yumurta sarısı, sıvı yağlar, karaciğer, özellikle yağlı olan tuzlu su (deniz) balıklarından somon, sardunya ve ton balığında bulunur. Bitkilerden maydanoz, ısırgan otu, yoncada mevcuttur.
Bazı ülkelerde süt ve süt ürünleri, ekmek, tahıllar D vitamini ile zenginleştirilmektedir. Ülkemizde henüz böyle bir uygulama yoktur.
  D Vitamini Eksikliğinin Nedenleri
D vitamini eksikliği 3 ana nedenden kaynaklanır:
Yetersiz güneş maruziyeti ile birlikte gıdalarla yetersiz D vitamini alımı
D vitamininin barsakdan yetersiz emilimi
Karaciğer veya böbrek hastalığı olanlarda, D vitamininin etkin formuna dönüşememesi
Bazı ilaçlar
Yetersiz D vitamini alımı
 Bebekler, çocuklar, ve yaşlılarda sıklıkla görülür. Anne sütünde D vitamini çok azdır, hazır mamaların bazıları D vitamini ile zenginleştirilmiştir. Yaşlılar, hastalıkları nedeniyle gıda kısıtlamaları olduğundan (damar sertliği vs için) süt ve sütlü gıdalardan, yağlı balıklardan kaçınırlar. Ayrıca yaşlılarda gıda alımı normal olsa bile, barsaktan D vitamini emilimi azalmıştır.
  Yetersiz Güneş Işığı Maruziyeti
 Bebek ve çocukların uzun süreli güneşe maruziyeti, deri kanseri riskini artırdığından doktorlar tarafından önerilmez. 
 Şişmanlar, esmerler ve yetersiz güneş ışığı alan erişkinlerde, D vitamini eksikliği riski vardır. Yaşlandıkça vücutta D vitamini oluşumu ve depoları azalır. Bu durum kış aylarında ve kuzey bölgelerinde yaşayanlarda daha belirgindir. Yaz aylarında ise, güneş koruyucuların kullanımı deride D vitamini oluşumunu engeller.
  D vitamini emilimini engelleyen hastalıklar
Bazı hastalıklar, barsaklarda D vitamini emilimini engeller. Çölyak hastalığı, Crohn hastalığı ve kistik fibrozis bu hastalıklar arasında sayılabilir. 
Mide veya barsakların bir kısmının çıkarıldığı veya aşırı şişmanlık tedavisinde uygulanan gastrik- bypass ameliyatları sonrasında da D vitamini eksikliği görülebilir.   İlaçlar
Kortikosteroidler (kortizon) kalsiyum emilimini ve D vitamini metabolizmasını bozarak osteoporoza yol açabilir. Şişmanlık (Obezite) tedavisinde kullanılan orlistat ve kolesterol düşürücü ajan olarak kullanılan kolestiramin, D vitamininin barsaklardan emilimini engellerler. Epilepsi (Sar’a) tedavisinde kullanılan fenobarbital ve fenitoin içeren ilaçlar D vitamininin karaciğerde etkin forma dönüşmesine engel olarak etkinliğini azaltır. 
  Karaciğer ve böbrek hastalıkları
Karaciğer ve böbrekte, deriye gelen güneş ışını ile oluşan veya gıdalar yoluyla aldığımız D vitaminini etkin hale dönüştüren maddeler (enzimler) bulunmaktadır. Kronik karaciğer veya kronik böbrek hastalığı olan kişilerde, bu maddeler yeterli miktarda bulunmadığından, D vitamini etkin hale dönüşememekte ve eksiklik tablosu oluşmaktadır.
 Bazı ailesel hastalıklarda da, D vitamini eksikliği görülebilir. 
  D Vitamini Eksikliğinin Sonuçları Nelerdir?
Kanda kalsiyum düzeyinin düşüklüğü (Hipokalsemi )
Kanda fosfor düzeyinin düşüklüğü (Hipofosfatemi)
Çocukluklarda kemiklerin yumuşaması ve eğrilmesi (Raşitizm)
Erişkinlerde kemiklerin yumuşaması ve kas güçsüzlüğü (Osteomalazi)
Kemik kütlesinin azalması ve kemik kırılganlığının artışı (Osteoporoz)
  D Vitamini Yetersizliği
D vitamininin kanda belirgin şekilde azalmış olması D vitamini yetersizliği olarak adlandırılır, belirgin belirti ve bulguları yoktur. 
 D vitamini eksikliği ve yetersizliğinin tanınması ve tedavi edilmesi, kemikler, kaslar ve yukarda belirtilmiş (Hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, kanser vs) diğer birçok hastalıkların önlenmesi yönünden çok önemlidir.  
  D Vitamini Eksikliğinin Tanısı
D vitamini eksikliği ve yetersizliği tanısı kanda bakılan D vitamini (25OHD) düzeyleri ile konabilir.
·         30 ng/ml üzeri normal 
·         20-30 ng/ml arası D vitamini yetersizliği
·         20 ng/ml altı D vitamini eksikliği olarak tanımlanır

 D Vitamini Düzeyi Kimlerde Bakılmalı?
D vitamini düzeyi tayini pahalıdır, rutin olarak ölçülmemelidir.
Yatağa ve eve bağımlı kişilerde
Bakımevleri ve huzur evlerinde kalanlarda
D vitamini eksikliği ve yetersizliğine yol açabilecek bir hastalığı olanlarda
Osteoporozu olanlarda
Düşük travmalı kırık öyküsü olanlarda (örneğin ayakta dururken düşenlerde)
Kan kalsiyumu düşük (Hipokalsemisi) olanlarda
Kan fosforu düşük (Hipofosfatemisi) olanlarda
D vitamini metabolizmasını etkileyecek ilaçları kullananlarda 
Kanda D vitamini düzeyi bakılmalıdır
  D Vitamini Eksikliğinin Tedavisi
D Vitamini preparatları ile yapılır.
Ülkemizdeki preparatlar, ya sadece D vitamini, veya kalsiyum ya da multivitaminlerde   içerirler. D vitamini damla, şurup, draje, kapsül, çiğneme tableti, efervesan tablet ve ampül şeklinde piyasada bulunmaktadır.
  Alınması gereken doz
D vitamini eksikliğinin nedenine ve ciddiyetine göre değişebilir, bu nedenle doktorunuza danışmalısınız.
D vitamininin barsakdan emilmesiyle ilgili sorun yaşayanlara D vitamini enjeksiyonla verilir.
Dikkat edilmesi gereken noktalar
D vitamini eksikliğinin tedavisinde günlük kalsiyum alımının da yeterli olması gerekir.
31-50 yaş arası erişkinlerde: 1000 mg kalsiyum
51 yaş üstü erişkinlerde 1200 mg kalsiyum alınmalıdır.
Kalsiyum gıdalarla alınabileceği gibi D vitaminiyle kombine formulasyonlarla da alınabilir. 
  Yan etkiler
D vitaminin gereğinden fazla alınması D vitamini zehirlenmesi denilen bir tablo yaratır. Bu durumda kan kalsiyumu yükselir (hiperkalsemi) ve buna bağlı sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Bu durumu önlemek için ilaç prospektusları dikkatli okunmalı, D vitamini içeren birkaç ilaç bir arada alınmamalıdır. (Örneğin multivitaminler ve D vitamini preparatları bir arada alınmamalıdır).
  D Vitamini Eksikliğinin Önlenmesi
Normal D vitamini düzeylerine sahip olmak için günlük alınması gereken D vitamini miktarı deri rengi, güneş maruziyeti, diyet alışkanlıkları ve altta yatan diğer tibbi sorunların olup olmamasına göre değişir. Deride yeterli D vitamini oluşumu için, haftada en az 2 kez ( saat 10:00 ile 15:00 arası hariç, çünkü bu saatler arasındaki güneş ışınları deri kanseri olasılığını artırır) yüz, kollar, bacaklar ve sırtın güneş koruyucu sürülmeden 20-30 dakika gün ışığına maruz bırakılması D vitamini sentezi için yeterli olmaktadır. Sisli havaların sık olduğu bölgeler, fabrika dumanları veya araba egzosları ile aşırı kirlenen havanın solunduğu alanlar, kapalı giyim tarzı tercihleri yeterli D vitamini oluşumunu engeller.

Genel olarak, erişkinlerde normal D vitamini düzeylerini sağlamak için gereken D vitamini dozu 400- 800 IU’dir. Bu miktarda D vitamini içeren bir takviyenin alınması yeterli olacaktır. Bebekler ve çocuklar için verilen multivitaminlerin çoğuna da D vitamini eklenmektedir. Ülkemizde bebekler için sadece D vitamini içeren damlalar bulunmaktadır. 

NOT: Yukardaki bilgilendirmeler ışığında, kendisi veya çevresinde D vitamini eksikliği olduğunu düşünenlerin Tanı ve Tedavi için  İç Hastalıkları   veya   Endokrinoloji Uzmanına başvurmasını öneririz

(Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği
Osteoporoz ve Diğer Metabolik Kemik Hastalıkları
Çalışma Grubu'ndan alıntıdır.)
(Resim alıntıdır.)
Comments: (0)
   Dün Aleyna ile birlikte, "Evim" animasyon filmini izlemeye gittik. Aleyna tabii ki çok mutluydu. "-Bu benim en güzel günüm." deyip duruyordu.:-) Ayıptır söylemesi, patlamış mısırımızı, suyumuzu aldık ve filmi keyifle izlemeye başladık. Öncelikle şunu belirteyim, izlemeye başladıktan sonra öyle hızlı bir şekilde ara vakti geldi ve sonrasında da öyle hızlı bir şekilde film bitti ki, zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. Bu sanırım size, ne kadar sürükleyici, eğlenceli bir film olduğunu anlatmaya yetmiştir. Zaman zaman hüzünlü geçişleri de olan ama çoğunlukla komik, eğlenceli, hareketli bir filmdi.Bu arada görsel efektleri de güzeldi. Sadece, benim düşüncem, filmin süresi biraz daha uzatılarak ya da süre daha iyi kullanılarak, 'Of' ile 'Lüle' arasındaki dostluk daha yoğun bir şekilde işlenebilirdi. Ama yine de genel olarak çok güzel bir film izledik. Sinemadan mutlu bir şekilde ayrıldık.
 Filmin konusunu anlatmıyorum. Çünkü bana kızmanızı istemiyorum.:-)  Ama eğer keyifli bir gün geçirmek istiyorsanız; çocuğunuzla, olmadı eşinizin, dostunuzun çocuğuyla, olmadı boşverin gidip rahat rahat izleyin.:-)  İyi seyirler...:-) 
(Resimler alıntıdır.)