www.birdelikizinturkusu.blogspot.com

bir deli kızın türküsü


Geçen gün "Derya'nın Dünyası" programına , ziraat mühendisi ve ekolojik yaşam uzmanı Erkan Şamcı konuk oldu. Çocukların elini, suyun olmadığı yerde dezenfekte etmek için,  yetişkinlerin de tabii ki kullanabileceği " el temizliği için ekolojik solüsyon" tarifi verdi. 
Solüsyon şu şekilde hazırlanıyor:
Kozmetik ürünler satan bir dükkandan 100 ml.lik bir fısfıs şişe alınır. İçine, 5 ml.lik şırınga ile 5 ml.sirke, 5 ml.limon suyu, 3 kapsül E vitamini(delinip içine sıkılır.), 30-40 damla lavanta yağı, 30-40 damla limon yağı koyulur. Bunların üzeri, kaynamış ve ılımış suyla doldurulur.Her kullanımda çalkalanır. Güvenle kullanılabilecek çok güzel bir dezenfektan solüsyon tarifi. 
  Bu arada Erkan Şamcı'nın yeni kitabı " Kadınların Altın Kitabı" çıkmış. Bu kitabı ve daha önce yayınlanmış olan "Ekolojik Temizliğin Kitabı" adlı kitabını en kısa zamanda kütüphaneme katacağım.

Comments: (0)


  Cuma günü, Ahmet Emir'i babasına bir iki saatliğine bırakıp; Aleyna ile kız kıza gezmeye gittik.:-)  Hava çok soğuktu. Her ihtimale karşı evden uzaklaşmak da istemedim. Ben de Aleyna'yı, çok sevdiği bir yere götürdüm. Neomarin alışveriş merkezinin içindeki "Safari Park'a". Hangi çocuk lunapark'ı sevmez ki ! Aslında büyükler de çok seviyor.:-) Çocukların mutluluğunu izlemek, kendi çocukluğunu hatırlamak, bazı oyuncaklarda da çocuğuna eşlik etmek, iyi geliyor insana. Bu arada unutmadan, safari park'a büyükler için de bir, iki oyuncak:-)  koymuşlar.
  Makinalar jetonla çalışıyor. Jetonu istediğiniz adette alabiliyorsunuz. Safari parkla ilgili negatif söyleyebileceğim tek şey, jetonların fiyatının ucuz olmaması. 10 jeton 30 tl. Bazı makinalar tek jetonla, bazıları iki jetonla çalışıyor. Yani zaten çok alamadığınız jetonlar, kısa bir sürede de bitiyor. 
   Aleyna jetonları alıralmaz hemen favori makinalarına gitti. Arı, tren ve atlı karınca. :-)  Sonra da kalan jetonları seçtiği diğer makinalarda harcadı. Çok mutlu olmuştu.O mutlu olunca, haliyle ben de çok mutlu oldum. Oradan çıkıp Neomarin'de biraz alışveriş yaptık. 
Kapalı mekânları pek sevmesem de, soğuk, yağmurlu kış günlerinde, çocukları mutlu etmek için çok ideal bir yer, Neomarin, Safari Park.
 

Bu son bölümde, emziren annelerin sıklıkla karşılaştığı, benim de yaşadığım iki sorundan daha bahsetmek istiyorum. İlki süt düğümlenmesi. Ateş, göğüste kızarıklık, ağrı, sertlik, şişlik. Böyle bir durumda, öncelikle yapılacak iki şey var. Birincisi, göğüslere sıcak kompress yapmak       (yakmayacak sıcaklıkta ıslatılmış ya da ısındırılmış havluyla göğüsleri sarmak); ikincisi de düğümlenme olan göğsü, çok acı olsa da boşaltmak. İlk olarak bebeğin emerek boşaltmasını denemek, olmuyorsa pompa yardımıyla çekmek. Bunları yaptıktan sonra da hemen kadın doğum doktorunuza gitmeniz gerekiyor. Antibiyotik tedavisine başlanabiliyor ki ben de öyle olmuştu. Bu durumda emziriyorsanız, kullanacağınız ilaçların bebeğe zarar vermeyeceğini özellikle açığa kavuşturun. Eğer doktora gitmeyip kendiniz çözmeye çalışırsanız daha da kötüleşir ve geç kalındığında daha yoğun antibiyotik tedavisi ya da cerrahi girişim gerekebilir. Bu durumda da bebeğinizi emziremeyeceğiniz için maalesef sütünüz kesilir. Bu nedenle, böyle bir durumla karşılaşıldığında vakit kaybetmeden doktora gitmek gerekiyor. Ben doktorumun verdiği ilaçların faydasını hemen görmüş ve emzirmeye devam edebilmiştim.

Yaşadığım bir diğer sorun; bebeğin ağzında pamukçuk hastalığı olması ve emzirme yoluyla da göğüslere mantar hastalığının bulaşması. Bu da emziren annelerin karşılaşabileceği sıkıntılı bir durum. Böyle bir durumla karşılaşıldığında ; bebeğin de sizin de hemen tedavi edilmeniz gerekiyor. Bebeğe çok acı veren ve emmesini etkileyen bu durum, aynı zamanda annenin de emzirmesini etkiliyor. Kaynatılmış ve ılıtılmış suyla ıslatılmış gazlı bezle, her emzirme sonrası, bebeğin dilinin ve yanak içlerinin nazikçe silinmesi gerekiyor. Ve tabii doktorunuzun bebeğinize  verdiği ilaçların kullanılması. Böyle bir durumla karşılaştığınızda sizin de cildiye doktoruna gitmeniz gerekiyor. Ben, doktorumun bana verdiği kremleri sürmeden önce, yine bu şekilde hazırladığım gazlı bez yardımıyla göğüs temizliğimi yapıyordum. Doktora girer girmez emziren bir anne olduğunuzu mutlaka belirtmelisiniz. Böylece doktorunuz bebeğinize zarar vermeyecek ilaçları seçecektir. Tabii emzirme öncesi de, bu kremlerin temizlenmesinin gerekli olup olmadığı, mutlaka doktora danışılmalı. 
Herkesin hamilelik ve lohusalık hikâyeleri farklıdır. Benim yaşadığım sıkıntıları, siz hiç yaşamayabilirsiniz ki umarım yaşamazsınız.:-) Ancak unutmamak gerekiyor ki, hamilelik ve lohusalık tabii ki, illa ki kolay bir süreç değil. Ama hamilelik de,  ( karnınızda büyüyen o muhteşem varlığı hissetmek) lohusalık da  ( o minicik bebeğinizin size bakışını görerek kucağınıza almak ve kokusunu içinize çekmeye başlamak) bir bayanın hayatta yaşayabileceği en muhteşem dönemler...


Doğuma gidişim ve ameliyata girişim çok rahat olmuştu. Hiç ameliyat olmadığım için, ameliyata elimi kolumu sallaya sallaya girmiştim.:-) Ama ameliyattan sonra gözlerimi açtığımda ; durum biraz farklı olmuştu.:-)  Narkozun etkisi geçmeye başladıkça acılarım artıyordu. Ama bebeğim o kadar tatlıydı ki! :-) Ve acıkmıştı. :-) Emzirmeye başlamam gerekiyordu. O gün anladım ki, bebeği sözkonusu olduğunda, o acılarla bile doğrulup emzirebiliyormuş bebeğini insan. O bebeğin ,9 ay karnımda taşıdığım, benim ve eşimin bir parçası olduğunu bilmek; o kadar muhteşem bir duyguydu ki! Sözün bittiği yer...
Sezeryan olduğum için, sütüm çok gelmiyordu. Bebeğimse devamlı emmek istiyordu. Ameliyat yerlerimin acıması nedeniyle; yatarak emziremiyordum. Oturarak emziriyordum. Bir yandan da, ameliyat sebebiyle, bağırsakların çalışması için yürünmesi gerekiyordu. O gece 2-3 saat uykuyla ertesi güne devretti. Tahmin edersiniz ki, bu uykusuz gecelerin ilk habercisiydi.:-) Bu da yetmezmiş gibi, bu çırpınışların arasında sırt kaslarım tutuldu. Yani halk tabiriyle, sırtıma yel girdi. Anladım ki, lohusayken, özellikle hastanede, yatakta bile yeleğimi çıkarmamalıymışım. :-) Tabii bu benim için kötü bir tecrübe edinme yolu olmuştu.
2 gün sonra hastaneden eve gelmek gerçekten çok güzeldi. İlk bir hafta, on gün ameliyatın sıkıntılarını  oldukça üst seviyede yaşadım. Ama sonra hızla iyileştim ve bütün sıkıntılar geçti. 

Lohusalığım boyunca kızım hep göğsümdeydi.(Daha sonra da hep göğsümde kalacaktı ya, neyse:-) ) Devamlı emip göğsümde uyuyup, tekrar emmek istiyordu. Göğüs uçlarım çok kötü yara oldu. Bu noktada, bana hızır gibi yetişen iki muhteşem üründen bahsetmek istiyorum. Birincisi, Lansinoh göğüs ucu kremi, ikincisi de Avent göğüs kalkanı. Kremi her emzirmeden sonra sürüyordum ve hemen kalkanı koyuyordum. Kalkan sayesinde, hem krem silinmeden kalabiliyordu, hem de göğüs uçları hava aldığı için krem daha çabuk iyileştiriyordu. Üstelik emzirmeden önce kremi silmekte gerekmiyordu. Bu iki ürün olmasaydı nasıl toparlanırdım bilmiyorum. Bu tür sıkıntılar yaşayanlara , bu iki ürünü şiddetle tavsiye ediyorum.
Comments: (0)

 Dün sabah, İstanbul'da nefis bir kar manzarasına uyandık. Her taraf karlar altındaydı ve kar yağmaya devam ediyordu. Aleyna çok mutlu oldu ve tabii ki her çocuk gibi kartopu oynamak ve kardan adam yapmak istedi. 
Ahmet Emir , oğlum, 2,5 aylık olduğu için biz bahçeye, karla oynamaya inemedik. Ama Aleyna babasıyla bahçeye indi ve doyasıya oynadılar. Kardanadam yaptılar. Geçtiğimiz yıllarda, Aleyna ile defalarca kartopu oynamıştık ama kardanadam yapma fırsatımız olmamıştı. O yüzden bu fırsat çok iyi oldu. Aleyna eve geldiğinde mutluluktan uçuyordu. Babası bahçede çok güzel fotoğraflar çekmiş. Sizlerle paylaşmak istiyorum. Mutluluğun fotoğrafları :-) 


Kızım ( Aleyna'm) 30 Ekim 2009'da dünyaya geldi. Ona hamileyken oldukça sıkıntılı günler geçirmiştim. Hamile kaldığımı öğrendiğim andan,(hamileliğimin yaklaşık  ilk ayından) beşinci ayın sonuna kadar çok şiddetli bulantı, kusma ve koku hassasiyetim vardı. Hamileliğimin başında 59 kiloyken, beşinci ayda 54 kiloya düşmüştüm. O dönemde zamanımın çoğu yatakta geçmişti. Serumlar almıştım. Eşim, evin ön tarafındaki buzdolabının kapısını açsa, ben evin arka tarafındaki yatak odasından banyoya koşuyordum. O derece kötüydüm.Sonra çok şükür ki bu sıkıntılar geçti. Ama yerine başkaları geldi.:-)  Yiyebilmeye başlamıştım ama bu sefer de yemek yiyince midem kaynıyordu. Eskisi gibi değildim, çabuk yoruluyordum. Karnım büyüdükçe vücut ağrılarım da başlamıştı. Bel, sırt, bacak, ayak...Bütün bunlar bir kenara, çok şükür ki bebeğimin sağlığı ve keyfi yerindeydi. Süreç sağlıklı ilerliyordu. Herşey yolundaydı. 
Ve ben bebeğimi zamanında, sezeryanla dünyaya getirdim. Bebeğimin sağlığı çok iyiydi. 3320 gr. ve 49 cm. olarak dünyaya gelmişti. Çok mutluyduk. Ama benim için bundan sonra başka zorluklar başlayacaktı.

Comments: (0)




Benim tatlı prensesim Aleyna'mın, ailemizi çizdiği bu güzel resimleri sizinle paylaşmak istiyorum. Resim konusunda çok yetenekli olduğunu düşünüyorum. Umarım gün geçtikçe resim yapma sevgisi daha da büyür ve profesyonel bir şekilde resim yapabilecek kadar kendini geliştirir.
Seni çok seviyorum birtanecik kızım...


    Bu tarihten 3 sene evvel, sadece bir evladımız vardı.Gözbebeğimiz, prensesimiz; kızımız. Aleyna'mız. Hem hamilelik ve lohusalıkta yaşadığım sıkıntılar, hem iş hayatına bir an önce geri dönmek isteyişim, hem de yaşımın biraz:-)  ilerlemiş olması sebebiyle, ikinci çocuğu düşünmüyorduk. Ama Aleyna ( kızım) 3 yaşına geldiğinde;     " Acaba bir kardeşi olsa daha mutlu olur mu?", " Ona bizden sonra da destek olacak, iyi gününde, kötü gününde, onun hep yanında olacak, ( tabii bu durum kardeşi için de geçerli olacaktı) bir arkadaş gibi ama bir arkadaştan öte bir kardeş ihtiyacı olur mu?" , ve tabiiki dürüst olmak gerekirse, bizim için de " Bir evlat tadı daha tatmak ne güzel olurdu!" , "Acaba bir de oğlumuz olur mu?" , " Onun da kız çocuğundan farklı mutluluklarını yaşasak ne kadar güzel olurdu! " düşüncesiyle ; tekrar çocuk sahibi olmaya karar verdik.
    Ama maalesef bir yılı aşkın bir süre hamile kalamadım. Artık ümitlerimizin kaybolmaya başladığı, " - Artık iş aramaya başlasam iyi olacak." diye düşündüğüm bir zamanda, Rabbim lûtfetti, şükürler olsun ki, hamile kaldım. Ve bu sürecin sonunda da, maşaallah ve yine şükürler olsun ki, nur topu gibi bir oğlumuz oldu. Ahmet Emir'imiz.

 O, Aleyna'dan sonra, hayatımıza gelen en güzel şey. Duygularımı anlatabilecek kelimeleri bulmak gerçekten zor. Ama belki Cahit Sıtkı Tarancı'nın şu dizeleri duygularıma biraz yaklaşabilir:
   " Desem ki sen benim için,
    hava kadar lazım,
    ekmek kadar mübarek,
    su gibi aziz birşeysin;
    nimettensin, nimettensin! "

 Seni çok seviyorum küçük prensim,biricik oğlum, iyi ki doğdun!!!




 Bu blogu eşimle beraber hazırlamaya başladığımızda;        ( biricik eşim; ilgisi, fikirleri ve teknik desteğiyle hep yanımdaydı. Ona sonsuz teşekkürlerimi sunuyor ve bu vesileyle onu çok sevdiğimi de belirtmek istiyorum.) gerçekten çok heyecanlanmıştım. Çocukluğumdan beri, utangaçlığımın da etkisiyle, duygularımı hep yazarak ifade etmeye alışkındım. Dilimden dökülmesi zor olan kelimeler, kalemimin ucundan kâğıda hep kolay dökülmüştü. Bu nedenle de , eşim bana böyle bir blogu kurma fikriyle geldiğinde; "- Bu tam benlik!" diye düşünmüştüm. Yazılarımla özgür olabilirdim!!!
   Kısa bir sürede bloğumu belli bir aşamaya getirmiştik. Bazı yazılar yazmıştım. Bloğumu düzenlemiştik. Ama sonra birden inancım kırıldı. Güzel yazılar yazamayacağımı, beceremeyeceğimi düşündüm ve uzaklaştım. Yazamadım. Hata ettim. Çünkü ben  yazmayı, paylaşmayı gerçekten çok seviyordum.
   Geçen zaman içinde hayatımda bazı değişiklikler oldu. Kızım artık 5 yaşında.( Aleyna'm) Ve bir oğlum oldu.             ( Ahmet Emir'im) O da 2,5 aylık. Ben onlarla ve eşimle  beraber devam eden yolculuğumu yeniden yazmaya başlamak, paylaşmak istiyorum. Bu yüzden de, bir deli kızın türküsüyle, bana bu yolda eşlik etmeniz ; beni gerçekten çok mutlu edecek. Anlatacağım, paylaşacağım o kadar çok şey var ki!  Ve tabii ki öğreneceğim... Şimdiden: "Sürç-i lisan edersem, affola!"