1960 yılında kurulmuş olan Denizcilik Bankası Emeklileri Derneğinin, 1978 yılı Eylül ayında yapılan genel kurulunda, derneğin genel başkanlığına seçilen ve halen bu görevini sürdüren dedem, Ali Rıza Atasayan, 2 Mart 1335 (miladi 1919) tarihi İzmir doğumlu.
Babası Ahmet Nuri, köken olarak Cezayirliymiş. Annesi Gülsüm Hanım ise bir Kürt.
Sefere falan gitmem!
“Dedem denizci olması nedeniyle, Cezayir-İstanbul-İzmir seferleri yapmaktaymış.Yine böyle bir sefer sırasında dedem, babamı yanına almış ve şiddetli bir fırtınaya tutulmuşlar.Gemileri İzmir’e demirlediğinde ; babam dedeme “-Baba, ben artık sefere falan gitmem.” diyerek İzmir’de okuluna devam etmiş.” diyor ve devam ediyor.
“Babam tahsili sonunda Topçu asteğmeni olarak orduya katılmış ve 30 sene hizmetten sonra Çakılı Topçu Albayı olarak emekliye ayrılmış. Subay çıktıktan sonra, annem Gülsüm Hanım, Kemaliyeli(Erzincan) ve İzmir Baş oturakta Hamidiye ve Mecidiye Hanlarının sahibi olan babası İbrahim Ethem’in rızası ile babamla 1311(hicri) yılında evlenmiş.”
Bu evlilikten dedem Ali Rıza Atasayan, ağabeyleri Fuat, Niyazi, ablaları Hatice, Hikmet ile kardeşi İbrahim Ethem dünyaya gelmişler. Şu anda sadece kardeşi İbrahim Ethem yaşıyor.
Okul hayatı 1925 yılında İzmir-Dumlupınar ilkokulunda başlamış, Karataş ortaokulunda devam etmiş.
“Ortaokuldan sonra babam beni İstanbul’a getirerek; Ortaköydeki Yüksek Denizcilik Okuluna yatılı olarak kaydettirdi.” Babasının bu kararı, denizciliğe olan düşkünlüğüyle birleşince hayatının dönüm noktası olmuş.
“Bu tahsilim de 3 yıl sürdü. Arkasından Devlet Denizyolları ve Liman İşletmesi Genel Müdürlüğünde Güverte Zabiti olarak, devlet memuru statüsünde göreve başladım.
Çeşitli gemilerde kaptan olarak görev yaptım ve hizmetimi 1978 yılı Temmuz ayında noktalayarak Güverte Baş Enspektörü olarak emekliye ayrıldım.”
Emekliye ayrılması, onu bu meslekten koparamamış.1960 yılında kurulmuş olan Denizcilik Bankası Emeklileri Derneğinin 1978 yılı Eylül ayında yapılan Genel Kurulunda derneğin Genel Başkanlığına seçilmiş ve halen de kimsenin sırrını çözemediği bir heyecanla, yorulmak nedir bilmeden çalışıyor. Arada bir “Yoruldum, bırakıyorum” dese de; tutkuyla bağlı olduğu mesleğini bırakması pek mümkün görünmüyor.